Santral Venoz Basinc Olcumu

Santral Venöz Basınç Ölçümü (CVP=SVB) Tanım

Santral venöz basınç (CVP), sağ atriyum ve torakstaki büyük venlerin basıncı olup, çok yaygın kullanılan hemodinamik ölçümlerden biridir.

Yararları

1. Kalbin sağ tarafının (sağ atriyum, sağ ventrikül) fonksiyonları hakkında bilgi verir.
2. Dolaşımdaki kan hacmi hakkında bilgi verir.
3. Sol kalp basınçları hakkında da bilgi verebilir.

Yöntem

CVP, sağ atriyuma kadar sokulan bir kateter yardımıyla ölçülür. Kateter yerleştirme işlemi yapılmadan önce gerekiyorsa bölge traş edilir ve antiseptikli solüsyonlarla temizlenir. Hekim kateteri sağ atriyuma yerleştirmek için, antekübital, eksternal jugular, .subklavian ya da femoral venlerden birini tercih edebilir.
Kateterin giriş bölgesine lokal anestezi uygulayabilir.
Kateter sokulduktan sonra, giriş yerine antiseptikli ya da steril kuru tampon yerleştirilir. Kateterin yanlışlıkla çekilip çıkmaması için cilde dikiş atılabilir.

CVP ölçmek için manometre, "0" noktası hastanın sağ atriyum hi­zasında olan orta aksiller çizgi düzeyine gelecek şekilde, hastanın yanında bulunan bir demir çubuğa tespit edilir. Hasta sırtüstü düz yatırılır, başının altında yastık varsa alınır. (Hastanın orta aksular çizgisi düz yatar pozisyonda iken işaretlenir­se ve manometrenin "0" noktası bu çizgi ile eşit hizada tutulursa, CVP ölçümü hasta 45 derecelik açıyla otururken bile doğru sonuç verebilir).
Hastaya yerleştirilen kateterin ucuna üç yollu bir stop-cock takılır. Stop-cock'un bir ucu manometreye, diğer ucu ise intravenöz sıvı setine bağlanır.

Normalde intravenöz sıvı ile kateter arası açık, manometre ise ka­palı tutularak, hastaya belirlenen miktarda sıvı gitmesi sağlanmak­tadır.

CVP ölçümü yapılacağı zaman, önce stop-cock'un kateter ucu ka­patılarak manometre ile I.V. sıvı arası açılır. Manometrenin üst sını­rına kadar sıvı dolması sağlanır. Sıvının kontamine olmaması için taşması önlenmelidir.

Stop-cock'un I.V. sıvı ucu kapatılarak, manometre ile kateter arası açılır. Bu durumda manometredeki sıvı seviyesi, hastanın venöz basıncına eşit oluncaya kadar düşmeye başlar. Solunum hareketle­ri ile manometre içindeki sıvıda iniş ve çıkışlar gözlenmesi, sistemin çalıştığını gösterir.

Manometredeki sıvı düzeyinin durduğu nokta hastanın santral ve­nöz basınç değerini gösterir. CVP değeri bulunduktan sonra, tekrar intravenöz sıvı ile kateter arası açılıp, manometre kapatılır. Bulunan CVP değeri kaydedilir.

Değerlendirme

CVP'nin normal değeri geniş sınırlarda 5-15 cm H20, dar sınırlarda ise 7-10 cm H20'dur. (1 cm H2O=0,74 mmHg'dır.) 5 cm H20'dan düşük değerler, hastada volüm eksikliği olduğunu gösterir. Bu durumda hızlı I.V. infüzyon yapılması gerekir. Ancak bazı sol kalp fonksiyon bozukluğu olan hastalarda CVP değeri dü­şük ya da normal çıkabilir. Böyle hastalara sıvı infüzyonu yapılma­sı, akciğer ödemi gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Bu açıdan he­kimin hastayı çok iyi değerlendirmesi gerekir. 15 cm H20'dan yüksek değerler; Hastada fazla sıvı retansiyonunu (hipervolemi), Kalbin kasılma gücünün zayıfladığını (kalp yetmezliği, kalp tampo-nadı vb.)

Kateterin yanlış yerleştirildiğini gösterebilir. Bu durumda infüzyona devam edilmemelidir.

Gelişebilecek Problemler ve Bakım

Kateterin giriş yerinde ağrı ya da enflamasyon Nedeni: Kateterin mekanik iritasyonuna bağlı steril tromboflebit ge­lişebilir ya da kateter uzun süre değiştirilmeden kullanılırsa bakteri-yel enfeksiyonlar görülebilir.

Önleme ve Bakım: Kateter takılmadan önce uygun cilt bakımı ve­rilmelidir.
Kateter takılması sırasında steriliteye dikkat edilmelidir. I.V. solüsyon, I.V. seti, tamponlar ve bağlantı tüpleri her gün; kate­ter giriş yeri 48-72 saatte bir değiştirilmelidir. Enfeksiyon belirtileri görüldüğünde kateter çıkarılmalı ve bölgeye sıcak uygulama yapılmalıdır. Ağrı için gerekirse analjezik verilebilir.

Sıvının yavaş infüzyonu

Nedeni: Kateter ucunu tıkayan bir pıhtı olabilir.

Önleme ve Bakım;
Sıvı infüzyonu kesintisiz devam etmelidir. Kateterden kan verildiyse arkasından izotonik sıvı verilmelidir: Pıhtı oluştuysa, çözmek için 250 mi. I.V. solüsyon içine 250 ünite heparin konularak kateter irrige edilmelidir.

Kateterin ucuna bir enjektör takılarak pıhtı aspire edilmeye çalışı­lır.

Hekim konsülte etmeden kateter, irrigasyon işlemi içi zorlanma-malıdır. irrigasyon işlemi rahat yapılamıyorsa kateter başka bir yere yerleştirilmelidir.

Hava embolisi

Nedeni: Kateterde ya da bağlantı setinde bulunan havanın sisteme
Verilmesi

Önleme ve Bakım;

Kateter I.V. set ve manometre hava kaçağı açısından dikkatle iz­lenmelidir.
Hastada görülebilecek, ani gelişen dispne, takipne, öksürük, siya-noz, solunum durması gibi belirtilere karşı uyanık olunmalıdır. Belirtiler görüldüğünde hasta hemen sol tarafına çevrilip, yatağın ayak kısmı yükseltilir (trandelenburg pozisyonu). Bunun amacı ha­vanın sağ atriyumda tutulup absorbe olmasını sağlamaktır. Ayrıca hastaya yüksek basınçlı oksijen verilir ve solunuma yar­dımcı olunur.

Kateterin yanlış pozisyonu

Nedeni: Özellikle subklaviyan ven yoluyla kateter yerleştirilirken yanlışlıkla plevral boşluğa girilmesine bağlı pnömotoraks; kateterin kalbin içinde yanlış pozisyonuna bağlı ritm bozuklukları ve endokard lezyonu gelişebilir.

Önleme ve Bakım;

Kateter yerleştirme işlemi yapıldıktansonra göğüs filmi çekilerek tam olarak lokalizasyonu görülür.

Hastanın solunum sesleri, solunum hızı ve EKG'si sık sık değer­lendirilir.
Hastada göğüs tüpü varsa ve CVP kateteri ile aynı tarafta ise, gö­ğüs tüpünden fazla miktarda sıvı geliyorsa, kateter plevral boşlukta olabilir (infüzotoraks). Göğüs tüpü drenajının hematokriti ölçülerek kesin tanı konur. Bu durumda infüzyon derhal durdurulur.

Anaflatik Sok ve Tedavisi

Anaflaktik Şokta Tedavi ve Bakım

Hava yolu açıklığı sağlanır ve oksijen verilir; Hava yolu açıklığını sağlamak için entübasyona gereksinim duyula­bilir ya da trakeotomi açılabilir. Hekim bu işleri yaparken, hemşire hastanın yanında olmalı, sakinleştirmen ve destek sağlamalıdır. Hastaya oksijen, dakikada 6-10 litre gidecek şekilde ayarlanmalıdır.

Derhal bir damar yolu açılarak acil ilaçlar verilir; Hemşirenin, herhangi biranaflaksi durumuna karşı acil ilaçlarını ön­ceden hazır bulundurması gerekir. Bu ilaçlar;

Epinefrin (Adrenalin): Cilt altı, kas içi ya da damar içine uygunabilir. Damar içi uygulamada ilacın sıvı içinde verilmesi daha uygun­dur.

Antihistamin: Anaflaksiye neden olan alerjik maddenin etkisiyle or­taya çıkan histaminin periferik etkisini önler. . Steroidler: Alerjik yanıtı baskılamak için verilir. . Aminofilin: Bronkospazmı önler. Damar içi yolla verilir, ilacın çok yavaş verilmesi ve kalp atımlarının monitörden izlenmesi gerekir. Çünkü bu ilaç kardiyak arreste neden olur.

Damar içi sıvı olarak, ringer laktat, serum fizyolojik ya da % 5 dekstroz solüsyonları kullanılır.
Hasta yakından izlenir;
Hastanın durumunu değerlendirmek amacıyla, yaşam bulguları beş dakika ara ile alınır, solunumu ve larenks ödemi belirtileri izlenir, kalp fonksiyonları monitörden izlenir ve tüm bulgular kaydedilir.
Uygun pozisyon verilir:
Anaflaktik şokta hipotansiyon da görüleceğinden en uygun pozis­yon sırtüstü yatar pozisyon olup, bacaklar 20 derece yukarı kaldırı­labilir.
Anaflaksi meydana getiren etmenle daha fazla temas önlenir: Anaflaksi, hastanın yediği bir maddeye karşı oluştuysa, gastrik la-vaj yapılır. Böcek sokması ya da enjeksiyona bağlı bir durum varsa ve eğer olanak varsa, bölgenin üzerine turnike uygulanır. Bu bölge­ye adrenalin enjekte edilir.
Alerjisi olan hastalara ve ailesine, durumun tekrarlanmaması için eğitim yapılır.
Bu amaçla allerjen maddelerden uzak durmaları, yanlarında bunu belirtir bir kart ya da künye taşımalarının önemi anlatılır.

Vazojenik Sok Tedavisi

Vazojenik Şokta Tedavi ve Bakım

Septik Şok


Hastanın solunum durumu değerlendirilir;
Septik şokta hastanın solunum kasları etkileneceğinden hasta ye­terli solunum yapamaz. Bu nedenle hastaya derin soluk alma ve öksürük egzersizleri yaptırılır. Oksijen verilir. Gerekirse nazal veya orofarengeal tüp takılarak pozitif basınçlı ventilasyon istenebilir. Hemşire, hastanın solunum hızını, göğüs hareketlerini, solunum seslerini ve bronkospazm belirtilerini yakından izlemeli ve kaydet­melidir.

Derhal ipfüzyona başlanıp, damar yolu açık tutulur. Hastada volüm azalması vardır. Bu nedenle sıvı, kan veya plazma genişleticiler verilir. İlaç tedavisi;

Septik şoka neden olan etkene yönelik olarak antibiyotik tedavisi­ne başlanır. Bu amaçla ilk önce kan kültürü yapılması gerekir. Kül­tür sonucu gelinceye kadar geniş spektrumlu antibiyotik verilmelidir. Inotropik ilaçlardan Dopamine ve Dobutamine, kardiyak out-put'u (kalp dakika atım hacmi) ve hayati organlara giden kan akımını ar­tırması, kan basıncını düzenlemesi nedeniyle verilir. Steroidlerin, septik şokta kullanımı tartışmalıdır.

Steroid olmayan anti-enflamatuvar ilaçlar (NSAID), enfeksiyon alanını sınırlaması ve ateşi düşürmesi nedeniyle tercih edilir. Ateşi düşürmek için antipiretik ilaçlar verilir. Hemşire tüm ilaçları hekim istemine uygun olarak, zamanında, is­tenen dozda verir ve yan etkilerine karşı uyanık olur.

Hastanın vücut ısısı normal düzeyde tutulur; Septik şokun erken dönemlerinde vücut ısısı yüksektir. Hemşire sa­at başı rektal ateş takibi yapmalıdır. Hasta ılık ve kuru tutulmalıdır. Bu amaçla soğuk uygulama yapılır.

Hastaya uygun pozisyon verilir ve kesin yatak istirahatine alınır; Hastaya verilecek en uygun pozisyon sırtüstü düz pozisyondur. Hastanın durumu stabil olduktan sonra başı 35-45 derece yükselti­lebilir.

Hasta, oksijen kullanımını azaltmak için mutlak yatak istirahatine alınmalı, böylece enerji kullanımı önlenmelidir.

Hastanın hemodinamik ve laboratuvar bulguları izlenmelidir; Hastaya santral venöz basınç, pulmoner arter basınç ve intraarter-yel basınç kateterleri takılabilir. Hemşirenin bu ölçümleri dikkatli ve düzenli yapması gerekir. Ayrıca hemoglobin, hematokrit, koagülas-yon bulguları kontrol edilmelidir.

Hastanın aldığı çıkardığı sıvı miktarı izlenir; Bu amaçla foley kateter takılır ve saat başı çıkardığı idrar miktarı iz­lenir. İdrar miktarı 50 ml./saat'in altına düştüğünde hekime haber verilir.

Hastanın durumu ve yapılan tedaviler hakkında kendisine ve yakın larına bilgi verilir ve duygusal destek sağlanır.

Norojenik Sokta Tedavi

Nörojenik Şokta Tedavi ve Bakım

Vazokonstrüksiyon sağlanır;

Nörojenik şokta temel patoloji vazodilatasyon olduğu için tedavinin odak noktası vazokonstriktör ilaçların verilmesidir. Vazokonstriktör ilaçlar (Levophed, Aramin, Vasoxyl), solüsyon içinde intravenöz yolla verilir.
Tedavinin yan etkileri izlenir;

Şokun acil tehlikesi geçirildikten sonra vazokonstrüksiyon tedavisi sonlandırılır. Bunun nedeni, tedavinin pulmoner ve renal problemle­rini önlemektir.

Tedavi sırasında böbreklere giden kan akımı azalacağından oligüri, anüri ve iskemik nefrosis olasılığı vardır.

Tedaviden sonraki birkaç gün içinde hastanın idrar volümü her saat başı izlenmeli ve kaydedilmelidir.

İskemik nefrozis geliştiyse sıvı ve potasyum kısıtlanması yapılaca­ğından hemşirenin aldığı-çıkardığı sıvı takibini dikkatle yapması ve kan elektrolit değerlerini günlük olarak izlemesi gerekir.

Uygun pozisyon verilir;
Nörojenik şokta kalbe olan kan akımını artırmak amacıyla bacaklar
yükseltilir.
Genel bakım ilkeleri uygulanır;
Hava yolunun açıklığı sağlanır.
Oksijen verilir.
EKG çekilir ve hasta kardiyak monitöre bağlanır.İntravenöz yol açık tutulur.

Kardiyojenik Sok ve Tedavisi

Kardiyojenik Şokta Tedavi ve Bakım

Hastanın solunum durumu değerlendirilir ve oksijen verilir.
Hastada pulmöner ödem nedeniyle hırıltılı ve hızlı solunum görülebilir. Bu nedenle solunum sesleri dinlenir, arteryel kan gazları ölçü­lür, göğüs filmi çektirilir ve sonuçlar not edilir. Hasta entübe edilerek pozitif basınçlı yardımcı solunum aygıtına bağlanabilir. Bu yapılma­dıysa hemşire maske ile oksijen verir ve derin soluk alma-öksürme egzersizleri yaptırır.

Hastanın böbrek fonksiyonları değerlendirilir; . Miyokard fonksiyonlarında^ azalma nedeniyle böbreklere gelen kan akımı azalmış olabilir. Bu durumda hastanın idrar miktarı aza­lır. Hemşire hastanın aldığı ve çıkardığı sıvı miktarını dikkatle izle­meli ve kaydetmelidir.

Böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla idrar kateteri ta­kılır, BUN (kan üre nitrojeni) ve kreatinin değerleri ile çıkardığı idrar miktarı saatte bir ölçülür. Hastanın kardiyak fonksiyonları değerlendirilir; . Miyokardın yetersiz beslenmesi nedeniyle, özellikle miyokard en­farktüsü geçiren hastalarda kardiyak aritmiler görülebilir. Hemşire­nin kalp atımlarını monitörden dikkatle izlemesi ve kaydetmesi ge­rekir.

Hastanın mental durumu değerlendirilir;

Beyne giden kan akımının azalması nedeniyle hastanın bilinç dü­zeyinde değişmeler meydana gelebilir. Hemşire bu değişimleri izler ve kaydeder.
Hastaya uygun pozisyon verilir;

Hasta sırtüstü yatırılır. Yatağın başı hafifçe kaldırılabilir.
Hastanın yaşam bulguları izlenir ve hemodinamik ölçümleri yapılır; . Hemşire hastanın yaşam bulgularını her 15 dakikada bir dikkatle izler ve not eder.

Hemodinamik ölçümlerin yapılabilmesi için gerekli olan araç ge­reçlerin hazırlanmasına yardım eder. Hekim, arteryel kan basıncı kateteri, pulmoner arter kateteri, CVP kateterleri yerleştirebilir. Hemşirenin bunlara ilişkin ölçümleri dikkatle yapması ve kaydetme­si gerekir.
Hekim istemine uygun olarak ilaç tedavisi yapılır; . İlaç tedavisinde amaç, kalp kasının iş yükünü azaltırken koroner kan akımını artırmak ve kardiyak outputu (bir dakika içinde kalp ta­rafından pompalanan kan miktarı) düzenlemektir. Bu amaç için çe­şitli ilaçlar kullanılabilir. Bunlar; Alfa adrenerjik ilaçlar (Alfamimetik): Vazokonstriksiyon yaparak, kalbin kasılma gücünü artırırlar ve kan basıncını yükseltirler. Örne­ğin Phenlephrine (Neosnyephrine).

Beta adrenerjik ilaçlar (Betamimetikler): Miyokardın kasılma gücü­nü artırırlar. Örneğin isoproterenol (Isuprel) ve dobutamine (Dobut-rex).
Alfa-Beta adrenerjik ilaçlar : Her iki etkiyi birlikte gösterirler. Örne­ğin; Norepinephrine (Levophed), epinephrine (Adrenalin), dopami-ne (Intropin).
Vazodilatatörler; Kalbin oksijen gereksinimini, kalbe dönen kan mik­tarını azaltır ve kan basıncını düşürürler. Koroner damarları geniş­leterek göğüs ağrısını azaltırlar. Örneğin; Nitroglycerin (Tridil) ve nitroprusside (Nipride)
Diüretikler: Kardiyak konjesyon ve pulmoner ödemi azaltırlar. Örne­ğin; furosemide (Lasix)
Bunların dışında antiaritmik ilaçlar, antikoagülanlar, dijital glikozitleri de verilebilir.
Hastanın yaşam bulguları 15 dakika aralarla izlenir; Pulmoner arter basıncı, pulmoner kapiller uç basıncı, santral venöz basıncı, arteryel kan basıncı değerleri, arteryel ve venöz oksijen basınçları da sık aralarla izlenir ve kaydedilir.
Hastanın ağrısı giderilir;

Bu amaçla hasta sakinleştirilir, ağrının yeri ve niteliği hakkında veri toplanır, hastayla konuşarak anksiyetesi azaltılır, ağrı kesici ilaçlar ve sedatif ilaçlar verilir.
Bütün bunlar yapılırken hemşire soğukkanlı olmalı ve hastanın du­rumuna, hekimin istemine göre yapılacak işlemleri önem sırasına koymalı ve zaman kaybetmemelidir.

Hipovolemik Sok ve Tedavisi

Hipovolemik şokta tedavi ve bakım

Hava yollarını tıkayıcı madde varsa öncellikle bu giderilir, hava yol­larının açıklığı sağlanır ve oksijen verilir.

Solunum yollarını açmak için airway ve saksın aletleri hastanın yanına getirilir.

Aspirasyon işlemi, mukoz membranlarda iritasyon, lokal ödem ve kanamaya neden olmayacak biçimde dikkatle yapılmalıdır. . Hastaya hangi yolla en iyi oksijen verilebileceği değerlendirilmeli­dir. Aksine bir istem yoksa, en güvenli oksijen maske ile verilebilir. Değişik bir istem yoksa oksijen konsantrasyonu, maske ile % 40-50 olmalıdır. (Oksijen seti 8-15 Litre/ dakikaya ayarlanır). .. Arteryel kan gazlarına bakılır.

Hastanın durumunda gelişme olmazsa, hekim endotrakeal tüp ta­kıp, mekanik ventilasyon isteyebilir.

Trakeal entübasyon, akciğerleri mukozal ve gastrik maddelerden korumak için yararlı bir uygulamadır ve hastada solunum yetmezli­ğine bağlı hipoksemi geliştiyse, mekanik ventilasyon yapılabilir. Bu sırada hemşirenin kan/oksijen konsantrasyonunu izlemesi ve Pa02 (Parsiyel Arteryel Oksijen Basıncı) 60 mmHg ve üzerinde olacak şekilde % 30-100 arasında oksijen vermesi gerekir. Ancak oksijenin yüksek konsantrasyonda uzun süre verilmemesi gerekir. Hastada eksternal (dıştan) bir kanama varsa, kanama noktalarına direkt basınç uygulanmalıdır.

Derhal infüzyona başlanıp, damar yolu açık tutulur. . Hastadaki sıvı kaybının karşılanması ve ilaçların verilmesi ama­cıyla derhal geniş lümenli kateter kullanılarak bir damar yolu açıl­malıdır. Damar yolunun açılmasından hemen sonra 20 mi. kan ör­neği alınarak, laboratuvara gönderilmelidir.

Sıvı kaybının karşılanması;

Kural olarak sıvı kaybı hangi nedenle geliştiyse, hastaya bu sıvının verilmesi gerekir. Örneğin kan kaybına bağlı olarak gelişen hipovo­lemik şokta, hastaya tam kan verilmelidir. Ancak kan kaybı ort. 1500 ml'ye ulaştığında ya da büyük kanamalarda, hastaya verile­cek kan hazırlanıncaya kadar, ringer laktat ve serum fizyolojik gibi elekrolit sıvılar verilebilir. Kan verilen hasta, kan transfüzyonu reak­siyonları yönünden izlenmelidir. İntestinal obstrüksiyon (tıkanıklık) ve buna bağlı kusmalarla oluşan hipovolemik şokta da hastaya se­rum fizyolojik veya ringer laktat solüsyonu verilir. Verilecek sıvının miktarı ve hızı düzenlenirken kural olarak; "kaybe­dilen sıvı miktarının 2,5-3 katı sıvı" hastaya hızla verilmelidir. Hücre dışı sıvıyı damar içine çekmek için plazma genişleticiler kul­lanılabilir. Bunlar plazma, albümin içeren elektroliti! sıvılar ile yük­sek ya da düşük moleküler ağırlıklı dekstran (Rheomacrodeks, Macrodeks) sıvılardır. Bunların hipovolemik şokta kullanımları ko­nusu ise tartışmalıdır.

İlaç Tedavisi:

İlaç tedavisinde hemşirenin sorumluluğu hastaya verilebilecek ilaç­ları bilmek ve bunları önceden hazırlayarak hastaya vermek, ilaç tedavisi nedeniyle gelişebilecek etki ve yan etkileri izlemek ya da kontrol etmektir.

Vazoaktif (Damarları daraltan ya da genişleten) ilaçlar: Bu ilaç­lar hastayı değil, kan basıncını tedavi eder ve hastanın durumuna uygun olarak verilir. Vazoaktif ilaçlar, sıvı tedavisi yapılmadan, ye­terli kan hacmi sağlanmadan önce verilmemelidir. Vazokonstriktör (Damarları daraltan) ilaçlar: Bu ilaçlar venöz da­marları daraltırken, sistemik damarsal direnci ve böylece kalbe olan venöz dönüşü artırırlar. Ancak vazokonstriktör ilaçların verilebilmesi için, sistolik kan basıncının 50 mmHg'dan az olmaması gerekir. Böyle bir durum varsa, sıvı tedavisi ile birlikte verilmelidir. Vazokonstriktör ilaçlara örnek olarak; Dopamine (yüksek dozda) Norepinephrine, Phenylephrine, Pseudoephedrine verilebilir. Aramine = Metraminal Bitartrate Levophed = Levarterenol Bitartrate (Damar dışına çıkarsa nekroz yapar) Wyamine = Mephentermine sulfate Bu ilaçlar verilirken kan basıncı sık aralarla izlenmelidir. Vazodilatatör (damarları genişleten) ilaçlar: Bu ilaçlar, eksik olan sıvı hacmi tamamlandıktan sonra da devam eden vazokonstriksiyo-nun düzeltilmesi için verilir. (Vazodilatatör ilaçlara örnek olarak; Do­pamine (intropin), Sodium Nitroprusside (Nipride) Phentolamine (Regitine) ve Chlorpromazine (Thorazine) verilebilir. Steroidler: Beden, strese (örneğin; şok) karşı, adrenal korteks hor-manlarını artırarak yanıt verir. Kortikosteroidler, kan akımını artırır, damarsal direnci azaltır, hücreleri korur, sodyumu tutarak kan hac­mini artırır. Ancak bazı araştırmacılar kortikosteroidlerin hipovole-mik şokta yararlı olmadığını düşünmektedir. Streoidlerden, Dexamethasone veya Hydrocortisone kullanılabil­mektedir.

Antibiyotikler: Hipovolemik şokta antibiyotikler, sonradan gelişebi­lecek enfeksiyonu önlemek için verilebilir.

Diğer ilaçlar: Hekim istemine göre kalp kasını güçlendirmek için kardiyotonik ilaçlar, asidozu düzeltmek için sodyum bikarbonat, böbrekleri korumak için osmotik diüretikler verilebilir.
Hemşire, şok tedavisinde kullanılabilecek bütün ilaçları bilmeli ve önceden hazır bulundurmalıdır.

İdrar kateteri takılarak, hastanın aldığı ve çıkardığı sıvı izlenmeye başlanır;
Hipovolemik şokta kan hacminin azalması, tansiyonun düşmesi ve Anti Diüretik Hormon (ADH) salgılanmasına bağlı olarak hastanın idrar miktarı azalabilir. Hastanın çıkardığı idrar miktarı izlenmezse ve yeterli sıvı tedavisi yapılmazsa tübüler nekroz gelişebilir. Sonuç­ta hastaya diyaliz uygulanabilir. İdrar miktarının izlenmesi, hastanın tedaviye yanıtının da değerlendirilmesine yardım eder. Amaç, idrar miktarını 50 ml/saat'te tutmaktır. Hastanın kan hacmine ilişkin veri toplanır;

Bu amaçla hastaya Santral Venöz Basınç (CVP) kateteri, pulmöner arter kateteri, intraarteryal kateter takılarak kan volümü ve basıncı ölçülebilir. Hemşirenin hastayı bu yönlerden sürekli izlemesi ve bul­gularını kaydetmesi gerekir. Hastaya uygun pozisyon verilir;
Hastanın sırtüstü yatırılması ve alt ekstremitelerin 45 derece açı ile yükseltilmesi gerekir. Böylece alt ekstremitelerdeki kanın kalbe dö­nüşü kolaylaştırılmış olur. Aynı amaçla basmçlı anti-şok pantolonu da kullanılabilir.

Hastanın beden ısısı korunur ancak çok fazla ısıtılmaz: Hipovole­mik şokta beden ısısı genellikle düşüktür. Beden ısısının çok fazla düşmesi kardiyak outputu azaltır, kan basıncını düşürür, kan akımı­nı yavaşlatır, pıhtılaşma bozukluklarına ve kardiyak aritmilere ne­den olur. Bununla beraber hastaya sıcak uygulama yapılması, peri-ferik damarlarda vazodilatasyon yaparak kalbe ve diğer hayati or­ganlara olan kan akımını azaltır, metabolizmayı ve oksijen ihiyacını damarsal direnci azaltır, hücreleri korur, sodyumu tutarak kan hac­mini artırır. Ancak bazı araştırmacılar kortikosteroidlerin hipovole-mik şokta yararlı olmadığını düşünmektedir. Streoidlerden, Dexamethasone veya Hydrocortisone kullanılabil­mektedir.

Antibiyotikler: Hipovolemik şokta antibiyotikler, sonradan gelişebi­lecek enfeksiyonu önlemek için verilebilir.

Diğer ilaçlar: Hekim istemine göre kalp kasını güçlendirmek için kardiyotonik ilaçlar, asidozu düzeltmek için sodyum bikarbonat, böbrekleri korumak için osmotik diüretikler verilebilir.
Hemşire, şok tedavisinde kullanılabilecek bütün ilaçları bilmeli ve önceden hazır bulundurmalıdır.

İdrar kateteri takılarak, hastanın aldığı ve çıkardığı sıvı izlenmeye başlanır;
Hipovolemik şokta kan hacminin azalması, tansiyonun düşmesi ve Anti Diüretik Hormon (ADH) salgılanmasına bağlı olarak hastanın idrar miktarı azalabilir. Hastanın çıkardığı idrar miktarı izlenmezse ve yeterli sıvı tedavisi yapılmazsa tübüler nekroz gelişebilir. Sonuç­ta hastaya diyaliz uygulanabilir. İdrar miktarının izlenmesi, hastanın tedaviye yanıtının da değerlendirilmesine yardım eder. Amaç, idrar miktarını 50 ml/saat'te tutmaktır. Hastanın kan hacmine ilişkin veri toplanır;

Bu amaçla hastaya Santral Venöz Basınç (CVP) kateteri, pulmöner arter kateteri, intraarteryal kateter takılarak kan volümü ve basıncı ölçülebilir. Hemşirenin hastayı bu yönlerden sürekli izlemesi ve bul­gularını kaydetmesi gerekir. Hastaya uygun pozisyon verilir;
Hastanın sırtüstü yatırılması ve alt ekstremitelerin 45 derece açı ile yükseltilmesi gerekir. Böylece alt ekstremitelerdeki kanın kalbe dö­nüşü kolaylaştırılmış olur. Aynı amaçla basmçlı anti-şok pantolonu da kullanılabilir.

Hastanın beden ısısı korunur ancak çok fazla ısıtılmaz: Hipovole­mik şokta beden ısısı genellikle düşüktür. Beden ısısının çok fazla düşmesi kardiyak outputu azaltır, kan basıncını düşürür, kan akımı­nı yavaşlatır, pıhtılaşma bozukluklarına ve kardiyak aritmilere ne­den olur. Bununla beraber hastaya sıcak uygulama yapılması, peri-ferik damarlarda vazodilatasyon yaparak kalbe ve diğer hayati or­ganlara olan kan akımını azaltır, metabolizmayı ve oksijen ihiyacını

Önemli Not: Önceki yıllarda önerilmiş olan trandelenburg pozis­yonunun önemli bazı sakıncaları olduğu bulunmuştur. Özellikle beyin ve akciğerlerden gelen venöz kan akımını zorlaştırması, di-yafragmaya olan baskı nedeniyle solunumu güçleştirmesi ve ba­sınca duyarlı reseptörleri (Baroreseptörler) yanıltması nedeniyle bu pozisyon artık kullanılmamaktadır.

artırır. Bu nedenle sıcak uygulama yerine, hastanın üzerine ince bir battaniye örtülmesi ile beden ısısı korunabilir. Ayrıca hastaya veri­lecek kan ve sıvıların ısısı da oda sıcaklığında olmalıdır.

Hastanın sürekli izlenmesi gerekir;

Hemşire şoka girmiş bir hasta ile karşılaştığı ilk andan itibaren has­tayı sürekli izlemeli, yapılan işlemleri ve hastadaki değişmeleri kay­detmelidir. Gerekirse hasta monitörize edilmelidir. Özellikle yaşam bulguları, CVP, verilen sıvı miktarı, idrar miktarı, kan transfüzyonu reaksiyonları, laboratuvar bulgularının (Kan gazları, elektrolitleri, hematokrit ve diğer kan değerleri) izlenmesi çok önemlidir.

Hasta ve ailesine destek olunmalıdır;
Hasta sessiz, sakin bir ortama alınmalı, fiziksel ve psikolojik açıdan rahatlandırılmalıdır. Hasta ve ailesinin korku ve anksiyetesini azalt­mak için durum ve yapılan işlemler hakkında açıklayıcı bilgi veril­melidir.