Duyu Organlari Nelerdir

Duyu Organları

Görme Organı


İnsan ve hayvanlar için, çevreden alınan bilgilerin en önemli taşıyıcısı ışıktır. İnsan iyi gelişmiş bir göze sahiptir. Gözü görmeyen insanların çevrelerini duygulan ile algıladıkları ve koku alma yetilerini kaybeden kişilere göre, daha fazla çevrelerine dönük olduklarını biliriz. Görme insanda en gelişmiş olan duyudur. Bu nedenle en çok bilimsel çalışma bu alanda yapılmaktadır.

Işık

Radar, radyo ve mor ötesi ışınlardan tutun, röntgen ve gamma ışınlarına kadarki birçok elektromanyetik frekanslar ışık olarak değerlendirilir. Üzerlerine düşen ışığın bir bölümünü yansıtan cisimler, bir kısmını da değiştirir. Bu cisimler fiziksel ya­pıları nedeniyle ışığın belli frekansındaki kısımlarını yansıtmayıp emer. Yeşil renkli bir cisim, ışığın yeşil olarak algıladığımız dalga boyunu yansıtır. Diğer dalga boy­ları ise emilir. Böylece, ışık bilgi taşıyıcı duruma gelir. Göz, ışığın bileşimini de­ğerlendirir ve aksiyon potansiyelinin sonucu olarak, beyne bilgi verir. Işığa duy­arlılığın temelinde, ışık demetlerine duyarlı bir pigment yatar.

Göz Çeşitleri Kamera Göz

Omurgalı hayvan ve mürekkep balıkları, çevrenin gerçek resmini bir fotoğraf makinası gibi ağsı tabakaya gönderen, kamera göze sahiptir. Bunlar jelsi yapıdaki farklı tabakaların sardığı CAMSI CİSİM'den oluşur. Ağ tabaka (=retina) görme hüc­releri taşır. Öndeki tabakalar ışığı kıran yapılara sahiptir. Bunlar, bir mercek, yani saydam bir tabaka, iris ve onların arasındaki su dolu boşluklu alanlardan oluşur İnsan gözünün hareketliliğini göz çukurundaki altı kas sağlar. Gözü lifsi ve bağ doku kökenli sert bir tabaka (=sklera) sınırlar ve korur. Öne doğru bu tabakanın yerini saydam bir tabaka olan kornea alır. iç boşluk saydam sivili iki bölüme ayrılır. Göz merceğinin önündeki ve arkasındaki kısımdır bunlar. Bunlara ön oda ve camsı cisim (=vitreus humor) denir. Göz merceğinin önündeki iris, kendine rengini veren pigmentli hücre içerir. Göz merceği, çapını ayarlıyan, genişletici ve büzücü iki kası yanda taşır. Uyum sırasında kirpiksi kaslar sayesinde değiştirilebilen göz merceği saydam olup epitel kökenlidir. Gözün sıka boşluğunun iç çeperine bitişik retina adlı sinir dokusu vardır. Retina görme alıcıları ve çeşitli nöronlardan oluşur.

Ağ Tabaka (=Retina)

Görme hücreleri omurgalı hayvan gözünün ağ tabakasının ışığa dönük olmayan kısmında yer alır. Görme hücreleri ışığı geçirmeyen pigment hücreleri sarar. Görme hücrelerinden siyah beyazı görenlere "çomak", renkleri algılayanlara "koni" denir. Ağ tabakada 120 milyon çomak, altı milyon "koni" vardır. Bir mm2 de 400 000 görme hücresi, yani almaç hücresi vardır. Nöritler ağ tabakanın iç kısmında KÖR NOKTA'ya. doğru uzanır. Görme siniri göz çeperini burada terkettiği için, kör noktada görme hücresi bulunmaz. Saydam tabaka karşısına gelen ağ tabaka kısmında ise çok sayıda görme hücresi yer alır. Gözdeki SARI LEKE yani MERKEZİ ÇUKUR görmenin en belirgin olduğu yerdir. Görme hücreleri değişime uğramış nöronlardır. Bu nedenle, ışık bilgisi daha bu düzeyde işlenmeye başlar. Aksonları görme sinirini oluşturan gangliyon nöronları, merkezi yapılara doğru, görme iletileri aktarır. Bu nöronlar renk farklılığı, hareket ve kontrastlara duyarlıdır. Görüntünün en son işlenmesi ve çözümü, özellikle de stereoskopik görünümü, artkafa korteksinin görme bölgesinde olur. Görme sinirlen ışığa maruz olmayan kısımlarında DİSK adı verilen yapıları taşır. Diskler dilim gibi olup üst üste dizilen madeni paraları andırır. Burada uyarıya tepki gösteren, ışığa en duyarlı maddeler bulunur.

Görme Purpuru

Görme olgusu, görsel işaretin değişip, ışık enerjisinin sinir iletisine dönüşümüdür. Bu işlem fotokimyasal olup, retinadaki koni ve çomak hücrelerinde oluşur. Bu hücrelerdeki ışığa duyarlı bir pigment, önemli rol oynar.
Gözün ışığa duyarlı bu maddesine RODOPSİN denir. Bu madde OPSİN ve RE-TİNAL adlı proteinlerden oluşur. Retinal, besinle aldığımız "Vitamin Aj" diye bili­nen RETİNOL adlı alkalin aldehitidir. Karanlıkta retinalin hidrokarbon zinciri 11. karbon atomundan sonra bükülür ve böylece molekül büyük bir şekil alır. Buna 5/5-FORM, 11-sis-Retinal denir. Retinal aydınlıkta (=ışıkta) uzar, onun bu durumuna Trans-Form veya All-Transretinal denir. Renklerin görülmesi kırmızı, yeşil veya mavi rengi gören üç tip koni sayesindedir.

Rodopsin Çevrimi

Işığın etkisi ile büyük 11-sis-formundan, retinanın all-trans formu oluşur. Bu molekül, opsinden ayrılır. Ayrılma sonucu opsinin yapısı değişir. Opsin bir dizi kimyasal tepkimeyi katalizleyen çok etkili bir enzim haline gelir. Böylece iyon akışı harekete geçerek görme hücresinde RESEPTÖR POTANSİYELİ oluşur. Bu, nöritde aksiyon potansiyellerinin oluşumunu da etkiler. Opsinin enzim etkisi o kadar yoğundur ki, sadece bir ışın kuantı (=az bir miktar) görme hücresine gelse bile, aksiyojn potansiyeli ortaya çıkar. Serbestleşen All-trans-retinal, All-trans-retinole indir­genir. Bundan da İZOMERAZ adlı enzim 11-sis-formunu yapar. 11-cis-retinol tekrar retinale okside olur ve opsin de rodopsine dönüşür

Göze çok miktarda ışık gelince görme hücrelerinde ışık doyumu olur. Bu durum reseptör potansiyelinin üretimi için, oldukça yüksek miktarda uyarının olmasını ge­rektirir. Göz, bundan ancak 10-15 dakika sonra tekrar tamamen işlev görür. Gözün çeşitli aydınlık şiddetlerine uyum göstermesine ADAPTASYON denir.

Renkli Görme

Koni hücrelerinin içerdiği ışığa duyarlı maddeye İODOPSİN (=iyodopsin) adı verilir. İodopsinin yapısı rodopsine göre az farklıdır; ama etki mekanizmaları aynıdır. İnsan gözünde üç tip koni hücresi vardır. Bu hücreler daha çok mavi-eflatun; yeşil ve sandan. kırmızı renge reaksiyon gösterir. Hücrelerin duyarlı kısımları birbirine benzer. Öyle ki örneğin 500 nm'lik dalga boyundaki mavi ışık en fazla yeşile duyarlı hücreleri uyarır. Aynı şekilde en az miktarda mavi-eflatun ve kırmızıya duyarlı koni hücreleri uyarılır. Gözün görme işlevi bu üç hücre tipinin algılanması sonucunda beyinde ortaya çıkar. Bu yüzden de düzenli ışık tayfının vereceğinden daha fazla renk görebiliriz. Örneğin kahve ve gri renkler için başlı başına bir dalga boyu yoktur. Bunlar beyinin yapay ürünleri olup, çeşitli dalga boylarının karışımı sonucu ortaya çıkarlar, eğer bütün koniler aynı şiddetle uyarılırsa BEYAZ renk görülür. Bazı koni hücrelerinin olmayışı sonucu RENK KÖRLÜĞÜ ortaya çıkar. Örneğin kırmızı renk körleri 520 nm'den daha fazla dalga boyundaki ışığı SARI olarak algılar.

Reseptör Alanları

Ağ tabakasındaki görme hücrelerinin bilgi gönderdiği sevk ve idare nöronları birbirleri ile ağ şeklinde ilişkidedir. Merkezi çukurda her görme hücresi, bir nöritle temas halindedir. Ağ tabakasının periferine (=çevresine) doğru, daha çok görme hüc­resi, iletici bir nörona bağlıdır. Bu hücrelerin nöritlerinin çok sayıda görme hücre­sinin bilgisini ilettiği anlamına gelir. Biraraya gelmiş hücrelerin oluşturduğu bu böl­geye RESEPTÖR BÖLGESİ denir. Çeşitli reseptör bölgeleri vardır. Merkezi bölge aydınlatılırsa bunlardan ancak bir kısmı uyarılır. Diğerleri sadece bölge kenarlarının aydınlanması halinde tepki gösterir. Belli bölgeler, özel şekil veya hareket yönlerine uyum gösterir. Bazı konilerde bulunan ve birbirini bütünleyen renkler kendi kendilerine karşıt olarak etki yapar. Örneğin kırmızı bir alan, yeşil ışıkla inhibe edilir. Bu durum renk­li kopyaların oluşumuna yol açar.

Uyum (=Adaptasyon)

Kamera göz, retinaya kadar uzanan ışık yoğunluğunu iris diyaframı yardımı ile ayarlar. İrisin kontraksiyonu ile göz bebeği küçültülür. Böylece aydınlık sırasında daha az ışık retinaya gelir. Karanlıkta ise pupilla genişler ve retinaya daha fazla ışık gelir.

Gözün diğer uyum olayları, görme hücrelerini saran pigment hücrelerine az ve­ya çok batmış olmasına dayanır. Görme, renk maddesi miktarı ile göz duyarlılığının farklı oluşu da adaptasyon, yani uyum olayı ile açıklanabilir. Bazı hastalıklarda, örneğin frengide göz bebeğinin ışığa karşı tepki göstermediği bilinir. Omurgalılarda uyum mekanizmasının çalışmasına bağlı olarak dört çeşit göz uyum mekanizması vardır.

a) Balıklarda elastik olmayan göz merceği özel kaslarla ağ tabakaya yaklaş­tırılır ve böylece uzak görmeye uyum sağlanır. Bunlarda göz dinlenirken yakına ayar edilir.

Limbik Sistem

Limbik Sistem

Ara ve büyük beyin, anatomik yapı ve işlevleri içinde birbirlerinden tamamen ayrılmaz. Ara beynin üstlendiği bazı görevler, komşusu büyük beyince de algılanır. Büyük ve ara beyin arasındaki sınırda yer alan bu işlevsel birime LİMBİK SİSTEM denir. Muhtemelen buradan da evrimsel olarak eskiden beri uygulanan davranış şekilleri sevk ve idare edilir. Bu ise İÇGÜDÜSEL DAVRANIŞ'la ilişki halindedir. Küçük çocuklara karşı duyulan şefkat hissi, kuluçka bakımı veya seksüel davranışın çeşitli bileşenleri vardır. Bunlar büyük bir olasılıkla beynin bu bölümünden kökenlenir.

Büyük ve ara beyin oluşturduğu karşılıklı ilişkilerde, çok sıkı bir sistem mey­dana getirir. Evrimsel açıdan düşünülürse ara beyin yaşlı, büyük beyin ise gençtir.

Büyük ve Küçük Beyin Arasındaki Ortak Çalışma

Masadaki bardağı kaldıran kaslarımızın adını ve nerede bulunduklarını bileme­yiz. Bizim için önemli olan, bardağı kaldıracağımızı bilmemizdir. Bunların nasıl ola­cağı, bilinçli olayları sevk ve idare eden, büyük beyin için bilinmemektedir. Buna rağmen bardağı masadan kaldırma hareketi tüm kasların uyum ve koordineli bir şe­kilde çalışması ile gerçekleşir.

Hareket sevk ve idare edilirken ilgili kasların çalışmasından, küçük beyin so­rumludur. Masada bulunan bardağın kaldırılması ile ilgili hareketin bilinçli bir şe­kilde yapılması kararı, beynin alın kısmındaki asosiyasyon bölgesinden verilir. Bu­rası vücudun hangi bölümünün, hareketi yapması gerektiğine ait bilgiyi taşır. Bardak kaldırma hareketi ile ilgili karar, beyaz maddenin norit hattı kanalı ile kasların ta­mamı için özel sinir hücresi taşıyan motorik kabuk bölgesine iletilir. Motorik nö­ronlar ele ve kola kasılmaları için emir verir. Bu ani emirler, hareketin çok kaba ve uyumsuz bir şekilde gerçekleştirilmesine yol açar. Aynı anda ham emir orta beynin norit dallanmaları üzerinden, küçük beyne gelir. Küçük beyinde, kasların en ince ha­reketi için gereken bilgiyi depolayan programlar vardır. Bunlar yapabildiğimiz tüm hareketleri kontrol eder. Bu programlar kullanıma hazır hale getirilir ve ara beyine iletilir. Sonuçta bardağı yukarı kaldırma emri, omurilik üzerinden kol ve ele iletilir.

Buyuk Beyin ve Ara Beyin İliskisi

Sinir Sisteminde Bilginin İşlenmesi

Büyük Beyin ve Ara beyin Arasındaki Ortak Çalışma

Büyük Beyin


Şiddetli çarpmalara bağlı beyin yaralanmalarında, sol hemisferin ortasındaki bölgenin zarar görmesi önemli bozukluklara yol açar. Dudak, dil ve gırtlak devre dışı kalır. Hasta konuşma yeteneğini kaybeder ve konuşulanları anlayamayabilir. Buradan şu sonuç çıkar: Kafada sadme veya çarpma sonucu zarar gören beyin bölgesi, ko­nuşmanın eşgüdümünü sağlama görevini üstlendiğinden buraya MOTORİK KO­NUŞMA MERKEZİ adı verilir. Günümüzde beynin çeşitli görevleri sevk ve idare eden haritası çıkarılmıştır. Bu haritalar beyin ameliyatlarında önem­lidir. Son zamanlarda ince elektrotlar beyne sokularak daha fazla bilgi ve deneyim ka­zanılmıştır. Böyle bir ameliyat hasta veya deney hayvanına acı vermez. Çünkü beyin maddesinin acı almacı yoktur. Elektrot üzerinden beyne aksiyon potansiyeli gönderilir. Örneğin elektrot retinanın belli bir bölgesi ile ilişkide olan sinir hücresi ile temas ederse, aksiyon potansiyeli ancak göz aydınlatılması ile iletilir. Beynin belli,bölgelerinin mikroelektrotlarla uyarılması sonucu kaçma, saldırı ve temizleme gibi işlevlerin gerçekleştirildiği görülür.

Büyük beynin kabuğunda (=korteksinde) bilgilerin bilinçli bir şekilde algılanmasına hizmet eden duyusal (=SENSORİK ALAN) ve hareket için emirlerin verildiği MOTORİK ALAN olmak üzere iki kısım ayırdedilir. İnsanda el ve yüz bakımı büyük beyinin kontrolünde gerçekleşir

Aynı şekilde duyarlılığımız ve ellerimizin marifetli oluşu ile mimik ve konu­şurken yüz kaslarının uyumu, büyük beynin üstlendiği bu görevleri onaylamak için yeterli olsa gerektir.

Sensorik ve motorik alanların üstlendiği görev ve uygulamalar büyük beyin ka­buğunun orta ve arka kısmında toplanmıştır. Kafanın ön kısmında, yani alın lop­larında yaralanmalar görülürse, yetenekler devre dışı kalmaz. Beynin bu bölgeleri, bilginin genel olarak birleştirilmesine hizmet eder. Bu nedenle bunlara ASSOSİ-YASYON BÖLGELERİ adı verilir. Bu bölgeler, belki de evrimsel olarak en son or­taya çıkmıştır.
Büyük beynin hemisferleri simetriktir. Ama tam bir karşılaştırma yapılırsa bazı farkların olduğu görülür. Beynin sol yarısı, vücudun sağ bölümünden, beynin sağ yarısı ise vücudun sol bölümünden sorumludur.
Beyin sol hemisferi çevreye yönelik bilgileri algılar. Burası aktif kısım olup, olayları değerlendirir ve gerçekleştirir. Buna uygun olarak da insanların % 90'ının sağ elle işlerini yaptıkları ve bu yüzden solakların çok az olduğu görülür. Beynin sağ he­misferi ise karşılaştırma, gözlem ve özetleme gibi hususları denetler. Bu hemisferin üstlendiği konular genelde dışa vurumu az olan değerler olup, ön plana çıkmazlar.

Ara Beyin

Susama duyusu vücutta suyun eksildiğini ifade eder. Bu durum belli duyu hücreleri tarafından ölçülür ve değerlendirilir. Susama hissine özgü haber ise büyük beyne belli bir fiziksel ölçü birimi olarak değil de, tipik bir susama duygusu şek­linde iletilir. Susama hissini (=duygusunu) ara beyin verir. Korku, kızgınlık ve se­vinç duyguları da benzer şekilde oluşur. Beyin kabuğu sadece bilinçli tepkimeleri sevk ve idare eder. Duyguların oluşumuna katılmaz. Ara beyin, büyük beyin için üzüntü hissini üretir ve vejetatif sinir sistemine gerekli bilgiyi iletir. Böylece yüzün kızarmasına neden olunur. Ara beyin, merkezi sinir sistemi ve vejetatif sinir sistemi arasında da sevk ve idare istasyonudur.

Beyin ve Beynin Yapisi

Beyin

Beyin, birbiri ile kaynaşmış çok sayıda kemik plakasından oluşan kafatasında bulunur. Omurilik, beynin arkasındaki delikten çıkıp kafatasını terkederek omurga boyunca uzanır. Sinir dizinleri birçok küçük delikten çıkarak, kafada bulunan organ­lara gider. Kafatası örtüsünün hemen altında beyini saran sert bir beyin zarı bulunur. Bunun altındaki zar gevşek bir doku olup, liquor tarafından sarılır. İçbeyin zarının hemen altında beyin yer alır ve bu zar çok sayıda kan damarı içerir

İnsanoğlunun da dahil olduğu Hominidae familyasına giren bazı canlıların beyinlerinin cm3 olarak ortalama hacimleri değişiktir. Örneğin beyin hacmi (cm3 olarak) maymunda 394, goril de 411 olduğu halde Pekin insanında 1046, Neandertal insanında 1438; cro magnon ve günümüz insanında 1400 cm3'tur.

Beynin Yapısı

Beyin ana kütlesi yarım küre şeklinde iki HEMİSFER'e ayrılır. Üstten görülen kısım, büyük beyindir. Büyük beyin, bir santimetre kalınlığında olan dış tabakadaki 14 milyar sinir hücresinden oluşur. Sinir hücresi soması rengi nedeniyle, buraya gri (=boz) madde denir. Sinir hücreleri beyin kabuğunda bulunur. Burada liquor sıvısı ağsı dokudan çıkarak hücrelere gider. Liquor sıvısı kandan besin maddesi ve oksijen sağlar ve bunları taşır. Beyin hücrelerinden de C02 ve H20 alarak kana geri verir. Büyük beynin kıvrımlı yüzeyinde de çok sayıda nöron vardır. Büyük beynin iç kıs­mında noritlerden oluşan beyaz (=ak) madde yer alır. Kiriş de noritlerden yapılmıştır. Beyin hemisferlerini birbirine bağlar. Böylece beyin hemisferleri arasında bilgi alış­verişi sağlanır. Bazı önemli şahsiyetlerin yaş ve beyin ağırlıkları birbirinden çok farklıdır, buna göre 2230 gr (36 yaşında) ile Lord Byron'un beyni en ağır, 1350 gr (70 yaşında) Liebig'in beyni en hafif, ayrıca Cromwell'inki 2 kg (59 yaşında), Cuwi-er'in 1861 gr (62 yaşında) ve Gauss'un beyni 1492 gr (78 yaşında) olarak ölçülmüştür. Bu değerler normal beyne göre daha ağırdır. Büyük beyin, bilinçli yaşam ve düşünmenin en önemli bölümünü içerir. Burada duyu organlarından gelen bilgiler değerlendirilir ve kaslara yollanacak emirler formüle edilir. İnsan, omur­galılar arasında, vücut büyüklüğüne oranla, en iyi gelişmiş büyük beyne sahiptir.

İnsan sinir sistemine özgü bazı sayısal değerler (ortalama) aşağıdaki gibidir: Beyin ağırlığı 1.5 kg, büyük beynin ağırlığı 1,25 kg, beyindeki sinir hücre sayısı 14 milyardır, sinaps sayısı 7 trilyondur, büyük beyin kabuğunun kalınlığı 2-5 mm, büyük beyin kabuğundaki sinir hücre sayısı 12 milyar, büyük beyindeki sinir hücrelerinin toplam uzunluğu 500.000 km, beyin dışındaki sinir hücrelerinin uzun­luğu 480.000 km ve sinir hücrelerinin bir günde yokolan sayısı 50.000-100.000'dir.

Ara Beyin

Beyin kirişinin arkasında ara beyin yer alır. Ara beynin üst kısmına TALA-MUS alt bölgesine HtPOTALAMUS adı verilir. Duyu organlarından gelen tüm bil­giler, ara beyin üzerinden büyük beyine gönderilir. Ara beyinde ise nakledilmiş bil­gilerin ilk değerlendirilmesi yapılır. Hipotalamusun altında kiraz çekirdeği iriliğinde HÎPOFİZ bulunur. Hipofiz, hormon sisteminin yönetim merkezidir. Sinir ve hor­mon sistemleri arasında yakın bir işlevsel ilişki vardır. Vejetatif sinir sistemi ile olan bağlantılar ara beyinden çıkar. Bu durum ara beynin, vücut işlevlerinin denetim sisteminde, önemli bir şalter merkezi olduğunu açıkça gösterir.

Orta ve Arka Beyin

Ara beynin alt kısmında birbirine köprü ile bağlanmış orta ve arka beyin yer alır. Her iki beyin de gelen ve giden bilgiler için birer şalter istasyonudur. Elemenler ve refleks benzeri iletim mekanizmaları buradadır. Solunum kaslarını harekete getirip sevk eden solunum merkezi ara beyindedir. Ara beyin basamaksız olarak omuriliğe geçtiğinden buna aynı zaman da uzamış omurilik de denir.
Ara, orta ve arka beyin evrimsel olarak beynin en eski kısımlarıdır. Bu yüzden hepsine birden ANA BEYİN denir.

Küçük Beyin

Beynin bölümleri arasında küçük beynin özel bir konumu vardır. Küçük beyin yoğun' ve düzenli kıvrımları ile dikkati çeker ve tanınır. Kafanın arka kısmında yer alır. Üst yüzeyinin yapısı düzenlidir. Küçük beyinde sinir hücreleri de düzenli bir tarzda yerleşmiştir. Küçük beyin kasların hareket koordinasyonundan sorumludur. Ayrıca denge organına özgü bilgileri değerlendirir.

Vejetatif Sinir Sistemi

Vejetatif Sinir Sistemi

İç organlar çalışırken hissedemeyiz. Vücut sıcaklığının düzenlenmesi, kan ba­sıncı ve frekansı gibi olaylar istemimiz ve bilgimiz dışında olaylanır. İç organların bu şekilde çalışmalarını VEJETATIF SİNİR SİSTEMİ kontrol eder. Bu sistem gerek anatomik ve gerekse işlevsel olarak iki kısma ayrılır: SİMPATİK SİNİRLER omurganın her iki yanındadır. Bunlar birbirleri ve omurilikle bağlantılı olan çift sıralı ganglion düğümlerinden oluşur. Bu zincirler simpatik sinirler olup, bunlardan olayın olduğu organlara doğru uzanan sinirler çıkar.


PARASİMPATİK SİNİRLER ise bazı özel sinir dizinlerinden oluşur. Bunlar beyin veya omurilikten çıkar. İç organların ço­ğuna hem simpatik hem de parasimpatik sinirleri gider. Her iki sistemin karşılıklı etkisi vardır, yani birbirlerine ANTAGONİSTür. Örneğin simpatik sinirler kalbin işlevini aktive ettiği halde, parasimpatik sinirler bunu azaltır.

Parasimpatik sinir sistemi sindirim organını aktive ederken, simpatik sinir sis­temi bloke eder. Bu farklı etki, organın görevi ile ilgili bir olgudur. Simpatik sinir sistemi vücudun faaliyetlerinde ve ekstrem durumlarda devreye girip işlev gören or­ganları aktive eder. Aynı anda da vücudun çalışma işlevini engelleyen organları inak-tive eder. Parasimpatik sinir sistemi ise vücut depo maddelerini koruyup yenileyen organları aktive eder. Parasimpatik sinir sistemi bundan ötürü özellikle uyku sıra­sında aktiftir. Buna karşılık oldukça fazla uyarılan simpatik sinir sistemi uykuya dal­mayı engeller.

Her iki sistem de omurilik ve beyinle doğrudan ilişkidedir. Bu nedenle belli ve yönlendirici görevlerin gerekliliğine ait bilgileri sağlayabilirler. Aniden ortaya çıkan tehlikeli bir durum, korkuya neden olur. Simpatik sinirlerin aktivasyonu bilinçsiz olur.